30 Ağustos 2015 Pazar

arı kovanı ile sosyoloji bilgi

arı kovanı ile sosyoloji bilgi

 lilarksist ya da kominist miydi, bunu bile soracak kabadayı yok. Şef sistemi gibi re-’^ler alımda yaşayan sol aydınlar, uırihıe baskı altında kahşlannın sonucu olarak Şii'iik-gl^l* ' ‘beklenen mehdi', ‘kerbelâ döğünmesi’ ve kuv^^etll bir 'şiir' duşkiınlü-,.jgibi nitelikler kazanın Yine o dine özgü olan ve ‘takiye’ denen 'iki yüzlü görünme' ile yaşayabilme tekniği de vardır.” (Berkes, 1997:367). Türkiye'de Nazım Hık-piet'o yönelik eleştirel tutum olağanüstü sınırlı görünmektedir. Burada anılacak bir cünv lgsi döneme bakış açısını daha bir somutlaştınn “CHP rejimi zamanında ‘gizli imam’ ^lx)lü Şefik Hüsnü adlı zattı” (Berkes, 1997:367).
Bir de Dil-Tarih davası, yargılanma süreci, özellikle de bunun o günkü siyasal ge-li^çnielerle bağlantılandınlarak anlatılması dört öğretim üyesinden hiçbiri tarafından ger-^-(.kleşlirilmemiştir. Konunun en önemli takipçisi Niyazi Berkes olmuştur, Bunların aracından daha önceki bir tarih kesitinde gerçekleşmemiş olan Peıtev Naili Boratav’ın salınması önüne geniş bir giriş yazılarak ve tahlili de yapılarak Mete Çelik tarafından yayınlanmıştır. Bu yayınlanma dışında özellikle ortamın da siyasal tahlilini yaparak Niyazi gerkes derinlikli bir değerlendirme yapmıştır. Daha doğnısu bu konunun bir ölçüde daha farklı sayılabilecek bir yorumunun yapılması gerekmektedir. Bu farklı sayılabilecek yorum DTCF kökenli dört öğretim üyesinin, Niyazi Berkes dışında hiçbirinin 1940'lı yıllan anlatmayı denemediğini göstermektedir. Çünkü hiçbiri daha sonraki dönemde 1940İI yıllardaki kendileri değildir. Diğer üç entelİektüel, I940’lı yıllan değil, sadece 1940'lı yıllan değil. 1940‘lı yıllardaki kendilerini de unutmak islemekledirler.
Daha Genel Anlamda Bîr Yoruma Yönelmek
Niyazi Berkes’in yazdığı metinlerin döneminde ve sonrasında yazılan metinlerden (tyııel bir noktada farkı, farklan bulunmaktadır. Niyazi Berkes çok yoğun bir şekilde OsmanlI üzerine odaklaşmış metinler yazmıştır. Osmanlı hakkmdaki metinleri tahlili mahi-yene metinlerdir. Osmanlı konusunda odaklaşması Kanada’ya gittikten sonra yoğunlaşmıştır. Dönemi bakımından üzerinde durulduğu zaman Niyazi Berkes ölçüsünde OsmanlI tahlili yapan entellektüelin nadir olduğu söylenebilir. Özellikle ilk dönemleri, yazdığı ilk dönemler açısında Şerif Mardin’in yazdıkları tahlili değil, ta.sviri mahiyettedir. Bunun yanında Hilmi Ziya Ülken’in yazdıklannm da ana hatları itibariyle daha tasviri mahiyette olduğu söylenebilir. Niyazi Berkes’in yazdığı metinlerin daha tahlili mahiyetle olmasının nedenlerinin başında da hemen her konuda taraf olma; tahlil yaparken kendi sözünü söyleme eğilimi gelmektedir. Bir de olaym bir başka boyutu vardır. O boyut da Nij'azi Berkes’in Osmanlı tarihini en ayrmtılı, ancak bütünü gözden kaçırmayanlar/ka-çrmayan akademisyenler arasında en aynntılı bilen bir kişi olmasıdır. Meselenin bir başka boyutuna bakıldığı zaman Örneğin Osmanlı hakkmdaki tahliller, kapsayıcı, kavrayıcı tahliller yok değildir. Örneğin bu nokta üzerinde ikiye ayırarak bir tahlil yapmak mümkündür. İkiye ayırarak tahlil yapıldığı zaman sağ mahiyetteki tahliller üzerinde de durulabilir. Sağ eğilimli tahliller genellikle bilgi yığını mahiyettedir ve Osmanlı hakkmdaki [ahlillerin bilgiler/veriJer biriktikten sonra yapılabileceği şeklindeki bir kanaate yaslanmaktadır. Bu anlamda değerlendirildiği zaman en gelişkin metin olarak Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi’ni görmek mümkündür. Doğruluğu yanlışlığı ötesinde bu kitaba bakıldığı zaman Niyazi Berkes’in metinlerinin ayrıntılarda titiz, ayrıntıları da tahlilinin merkezine koyan bir şekilde
telakki edilen metinlerle de Niyazi Berkes’in yazdığı metinler a gömıek mümkün görünmektedir. Örnek vermek gerekirse Kerim S j decUlk ve Osmanimın Dağılma Devri, Hikmet Kıvılcımlı nın Os Maddesi l-II
tellektüel olduğu rahaüıkla söylenebilir. En azından sol yaklaşımlar çerçf^ değerlendirildiği zaman Niyazi Berkes’in Osmanlı ilgisinin en yoğun olan olduğu şeksiz şüphesiz ortadadır. Aynı şey daha net olarak Kemalist ente||çj|^H sından OsmanlI’yla en çok Niyazi Berkes’in üzerinde durduğu söylenerek Niyazi Berkes’in genel anlamda üç noktada farklı bir tarafı vardır. Biring*'^'-yazi Berkes’in daha fazla etken çerçevesinde, onlarm etkilerini de hesaba yapmasıdır. Bunun temel göstergelerinden biri kültür, iktisat ve siyaset eksenj yazmış olmasıdır. Bu tarzda kapsamlı metinler yazan entellektiiel yoktur. ^ ^ boymtu öne çıkmış olanın dışında Osmanlı üzerine bütünüyle oturmuş kitapjj, ■
Belki siyaset daha çok ilgisini çektiği için siyaset kitabında Cumhuriyet dönem] j mayan oranda vardır, ancak kitabın ana çerçevesini gene Osmanlı oluştuım,L Cumhuriyet döneminin merkezi konumlardan birini almasmm nedenlerinin tabm bölüm bölüm dönemin siyaset eksenli dergisi Yön’de yayınlanması ge^'^ Bunun ötesinde daha sonraki dönemde daha somutlaşacak ölçüde Cumhuriyaı^ nin bütünüyle öne çıkarılma eğiliminin belirmesidir. Zaten bir süre sonra doneıru|jj kitabı olarak Türkiye’nin Düzeni gündeme gelmiştir ve etkileyici metin Onun cazibesi Niyazi Berkes’in metinlerinin etkileyiciliğini engellemiştir. Dikkat edilebilecek hususlardan bir başkası da ideolojik yamdır. sosyalist bir perspektifle yazdığı metinlerde darhklar vardır. Bunlarm karşısında onu^ sosyalist yaklaşımlara yönelik tepkileri bulunmaktadır. Hatta Türkiye’de sosyalist ju, sahiplerinin ulusçuluk/milliyetçilik sorununa dar anlamda eleştirel baktıklarını söyitü] tedir. Bu düşüncesi Türk Düşününde Bat» Sorunu kitabında da ifade editaişitü da Niyazi Berkes’in dönemin Türk sosyalistlerinden temel farkı, sol anlayışa eleşittü kabilmesidir. Türkiye’de o dönemde yazılanlarm önemlice bir kısmı, belki de üs seriyeti bu çizgideki metinlerin mantalitesine uygundur. Bu noktada heıbangidtşaiî tutum takınılmamıştır. Niyazi Berkes’in bu anlamdaki yaklaşımının farklı olmasımÜ de nedenlerinden biri o metinlerin belli ölçüde daha erken bir tarihte yazılmış dr dan da kaynaklanmaktadır. Bu konuda bir örnek iki açıdan da değerlendıriletea; örnek olarak kullanılabilir. Bu Roger Garaudy’nin Sosyalizm ve İslamiyetImşifc Bu broşürdeki düşüncelerin de etkisiyle Türkiye’deki çoğu aydm İslamiyelvessL min ortak noktaları olduğu şeklinde bir kanaate sahip olmuşlardır. Yön dergi#» alan tartışma metinlerinde çok istisnai olarak ortak noktalan olmadığı düşünc«ıe dıklarını gösterdiler. Sosyalizm ve İslamiyet’in ortak noktaları olmadığı düşûncessİn eden aydınlardan biri de Niyazi Berkes’tir. Niy^azi Berke.s’in bu makalesi, meseteî'
Ijijiı Yalçın Küçük'ün Aydın Üzerine Tezler kitabinin birinde de alıntılanmı^tir. Aslın-' |)U metnin aynntdı olarak üzerinde durulmak gerekmektedir. Dönem dönem bu ko duyarldıklan depıeşenJer hiçbir şekUde dönüp bu metne bakmamakladırlar.
Burada dikkat çeken hususlardan biri de yabancı yazarlara verilen olağanüstü önemdin Garaudy’e verilen önem sadece sosyalizm ve İslamiyet konusundaki yakJaşı-0yb somuüaşmamıştır. Ondan öte Garaudy'nin sanat üzerine yazdıklan de edebiyalçı-Ijfin metirüeri ve özellikle İslamın Vadcttiklcrl kitabından itibaren de başka bir kesim ürerinde kesin bir etkisi olmuştur. Bu anlamda ya da paralel bir şekilde Niyazi Berkes Marksist klasiklere çok bağımlı olarak metin yazmamıştır. Niyazi Berkes'in bu metinleri ^razdığı dönemde Türkiye’de yazılan metinler genellikle Marksist klasiklere gönderme yapılarak kaleme alınmıştır. Daha sonraki dönemde de özellikle Sovyetler Birliği'nden, Rusça'dan çevrilen birçok metin meselenin anlaşdmasırun vesilesi, yol göstericisi olarak düşünülmüştür. Niyazi Berkes’in metinlerinde bu tarz etkilenmeye hiçbir şekilde rastlanılmamıştır. Bunun yanında Batılı, genellikle de Marksist yazarlann metinleri sorgulanmadan benimsenmişe benzemektedir. Bu arada entellektüel olarak Yusuf Akçura’nın öneminin altının çizilmesinde Niyazi Berkes’in metinlerinden ziyade François George-on’un yazdıkları etkili olmuştur. Bunun önemine dikkat etmek gerekmektedir. Bir de muhafazakâr kesimler açısmdan soruna bakmak da meselenin daha gerçekçi bir şekilde görülmesini mümkün kılabilir. Hatta modemist kesim açısından da aynı durum söz konusudur. Bemard Lewis’in Modem Türkiye’nin Doğuşu kitabı Türk Tarih Kurumu tarafından yaymlanmasmclan dokuz,arı kovanı genişletilmiş yeni baskısından üç yıl sonra yayınlanmıştır. Memi Türkçeye Metin Kıratlı çevirmiştir. Aslında Berkes'in kitabından daha çok Türkiye’de etkili olmuştur. Bu iki anlamda böyle görünmektedir. Bir yönü itibariyle Berkes bazı çevrelerde Marksist olarak nitelendiği için yazdıklan o kadar önemsenmemiştir. Onun dışmda düşüncesinin fazla mesele yapılmayacağı aydınlar açısmdan da Nh'azi Berkes’in düşünceleri Bemard Lewis’in metinlerine göre fazla önemsenmemiştir, daha doğmsu göreli olarak daha az önemsenmiştir. Bu bakımdan İJber Ortaylı’nm yazdığı metinleri esas alarak karşılaştırma yapılabilir. Daha sonraki dönemlerde de Bemard Lewis'in sözkonusu kitabı yeniden biçimlenen TTK tarafından da defalarca yayınlanmıştır. Daha doğrusu Türkiye’de tarih zihniyeti içinde Bemard Lewis’in metinleri çok daha gündemdedir. Daha yeni metinleri de Türkiye’de yoğun yankı bulmuştur. Buna mukabil Niyazi Berkes’in metinleri Türkçe’de ilki dışmda daha az okunur olmuştur. Niyazi Berkes’in Türk Düşününde Batı Sorunu kitabı temel kitabından kalkarak yaptığı bİr değerlendirme olup Türkçe yazılmıştu’. Bu kitap metni Yön’de yaymlanmışlır. Zaten temel metinlerini hep Türkçe yazmıştır. Türkiye’de Çağdaşlaşma meminin İngilizce olarak yazılmasının başta gelen sebebi, daha doğrusu tek sebebi doktora tezi olmasıdır. Tez jaTilmasından sonra oldukça geç bir dönemde basılmıştır. Bemard Lewis’in kitabı gibi Niyazi Berkes’in kitabı da Türkçe’ye, yayınlandıktan dokuz yıl sonra çevrilmiştir. Bir temel fark da Türkiye’de Çağdaşlaşma kitabının çevirisini bizzat Niyazi Berkes’in kendisinin yapmış olmasıdır. Türkiye’de akademik hayatta Bemard Lewis’in etkisinin çok daha bariz olduğu görülebilir. Bu durumun muhakemesinin geniş bir şekilde yapılması gerekmektedir. Sözü edilen muhakeme bizim kendi ulusal akademik birikimimize ne Ölçüde yabancı olduğumuzu, duyarsız olduğumuzu gösterecek mahiyettedir.
Bir ba^'ka özellik de ikili bir anlayışın açıklanmasında anlaşıla)j|| yaklaşımlarının belki de en belirgin özelliği Baiılı yazarların açıklamai masıdır. Bu özellikle önemJi bir husustur Belki bununla l>ağlanrı)j/,ı zi Berkes'in yaklaşım tarzının Türk toplumunun Özgünlüğü iizerind
Belki de genel yaklaşımlara en fazla açık olan kişiler, her yerde çevesinde meseleyi açıklamaya çalışanlar toplumun özgünlüğüne dontjj panlan, yorum yapanları oryantalist olarak nitelemektedirler.
bir tarzda derinlikli bir tahlil yapmıştır. Yazdığı üç temel kitap nıeseİenjfi)jjjj|^ ''' nomik ve siyasal boyutunu da kapsayacak nitelikte çalışmasını ortaya çi1qqqj tedir. Türkiye’de Çağdaşlaşma, Türk Düşününde Batı Sorunu ve Tûrldjj/’ rihi kitaplan bugüne, erken Cumhuriyet dönemine ve DP iktidanndaki larüısti^** ir çıkarsamalan da olan kapsayıcı bir değerlendirmedir ve 19601ı yılların killenen sol anlayışa, biraz radikal açılımı olan sol anlayışa sağlam birieme||^. cek mahiyettedir. Fakat Niyazi Berkes’in ana noktalan itibariyle hemfikir ol®aı|^ kal sayılabilecek sol anlayışla Niyazi Berkes banşık görünmemektedir. Solcu Tjjir,.^ lektüeli radikal açılımla hemfikir olmasa da problemsiz öldüğü görüntüsünü Zaten Niyazi Berkes’in neredeyse her kesimle ve hatta kendi tarihiyle ûijlusiç ve nefret ilişkisidir. Bu aşk ve nefret ilişkisi onun belki 'de her yazandan dala entellektüelden daha fazla kendi tarihini sorgulamasına yol açmıştır. Sadeceıjiı, olanlar o ihtişamı fazla sorgulamamış, o ihtişama sadece hayTanlıklannı ifade aj^, nefret ilişkisi olanlar da bu tarihin ilgilenmeye değmeyecek sefil bir tarih oldujjjj, şünmüşlerdir. Bu düşünceler açıkça beliriilmese de örtük olarak yazılan meiıııleıılti de edilmektedir. Birde Niyazi Berkes bu aşk ve nefret ilişkisini çağdaşıeıjKİlekin. den çok daha yoğun, çok. daha trajik bir şekilde yaşamıştır. Niyazi Berkes,çıjijn tellektüelin ve daha sonrası dönemin entellektüelinin, aydımn zaman zaman lûfei zUnerika’da yaşar gibi yaşamasına , karşın, hayatının, neredeyse son kırk yılını İngiltere’de sanki Türkiye’de yaşar gibi, kafasını Türkiye’ye ve Türkiye'nin somıt. ciddi bir şekilde takarak, onları dert edinerek, yaşamıştır. Daha doğrusu ttiKİsot*. dert edinerek yaşamıştır. Burada Kemal Tahir’e göre, kendisinin 1940'lıyıllai(la)ijik larmda maruz kaldığı muameleleri, üzerinden zaman geçtikten sonra biraz da semr İl düşüneceğine, tepkisel bir tutum içine gimıiş, bu tepkisel tutum da dûşünsdıçs larına, potansiyel düşünsel açılımlarına ister istemez önemli sınırlar çizmişıir, Niyazi Berkes’in özellikle iki alandaki çalışmalannın görkemi bu aşk ve nekı kişi nedeniyle hepten zedelenmiş değildir. Bunlardan biri İslamiyet, diğeri deTut; şünce dünpsı konusundaki çalışmalarıdır. Hemen her çalışrhasma sinmiş bu ilifc kendi tercihinin de açıkça belirlendiği yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Bu nobi’. kiye’nin önemli entelleklüeli Hilmi Ziya Ülken’in temel çalışmalanylafarklılıklaışv yaklaşımları vafdıf. Hilmi Ziya Ülken, tabii gene derinlikli bir şekilde bu iki k®*'‘ lenıiş ve fakat örtün çalışmalara genellikle tasviri bir mahiyet arzedip Niş'azıBeikeî
^gjl,İUilılili olmamıştır, Onun, Niyazi Berkcs’in sorgulayıcı mahiyetteki çalışmaları üze-,^(je düşünülüp başka açılımlara vesile yaratmıştır. Bu çerçevede çalışmaları kdirgin (îljrflk kapsayıcı görünmemektedir, Bunun yanında örneğin, Türkiye’de Çağdaşlanma Ijitabında da yer alan ve daha sonra daha kapsamlı bir şekilde “Unutulan Adam: Yusuf ^^çvira" makalesinde işlenen Yusuf Akçunt’nın düşünce adamı olarak kritik önemi onun yazdıklarından kaynaklanan bir şekilde tartışma konusu olup derinleştirilmek yerine françois Georgeon'un kitabından kalkarak, tabiri caizse k-nimsenmeye kiki de daha jojnısu öğa'nilmeye çalışılmıştır. Aslında iki yönü itibariyle de Niyazi Berkes’in yazdık-Ijn kullanılmamış önemli bir potansiyel mahiyetindedir.
Son dönemde sorunlar yeni paradigmalar bağlamında yeniden tartışılırken herhalde ^syal bilimcilerin Şerif Mardin'in önemli çalışmaları kadar Niyazi Berkes'in eserleri konusunda da söyleyecek düşünceleri olmalıdır. Kendi tarihine okluğu kadar Batı tarihine de aşk ve nefret ilişkisiyle bakan Niyazi Berkes’in metinleri konusunda maal eselef pek bir şey ne kelime, neredeyse, İliç bir şey söylenmemiştir Bunun sosyologlara ilişkin nedenleri her halde Niyazi Berkes’in pozitivist olduğunun ve modernleşme kuramına uygun talıli! yapıldığının belirtilmesi suretiyle söylenmiş olmaktadır. Aslında Niyazi Ber-Ices’in derinlikli tahlillerinden öğrenilecek çok şey vardır. Sosyal bilimcilerin teorik tutarlılığı olan anlayışlanmn sathi saptamalarından daha çok Niyazi Berkes’in Türk toplumu-nu anlama denemesindeki metinlerinden yararlanması dünyayı ve Türkiye'yi daha iyi ka\Tamanın yolunu açacaktır. Gene aynı şekilde oryantalizm eksenli Türk akademisyen-lerimn tahlillerine göre Niyazi Berkes’in eserleri Batı’yla daha problemli, Baiı’ya daha eleş-tiKİ görünmektedir. Konu bu yönüyle, yönleriyle de değerlendirildiği zaman Niyazi Ber-kes silueti daha iyi anlaşdıp Batı kaı*şıtı bir yönelimin ve Batı eleştirisinin önemli bir dayanağı olabilir. Zaten düşünsel olarak bulunduğu yer itibariyle, düşünsel konumu itibariyle Berkes’in entellekrüel cesareti hiç kimsenin ifade etmeyi aklından geçiremeyeceği bir düşünceyi. 1960’h yılların başlannda ona söyletmiştir; “Batılılaşma gerici bir aydm ütopyasıdır*. Ancak bizim yaygın sos701og lipolojisi içinde Türkiye üzerine hiçbir şey söylemeyen sosy'olog da modemisttir, Niyazi Berkes de modemistlir, dolayısıyla eşillenmelidir, eşitlenmiştir. Hele yeni dönemde Türkiye’ye turist gibi bakan sosyolog tipolojisi, vasat sosyolog bu anlamda rahatlıkla Ziyaeddin Fahri Fınciıkoğlu ile Niyazi Berkes’i de eşitler.
Niyazi Berkes’in sosyoiogluğu, tarihçiliği, daha doğrusu her yönüyle akademik kimliği Türkiye’yi dünya içindeki konumu itibariyle anlamaya dönüktür. Bu da Niyazi Berkes tipi sosyal bilimcilerin, entellektüellerin her tür teorik ilgisinin temel nedeninin Türkiye'yi anlamak endişesinin bir sonucu olduğunu düşünmeyi gerektirmektedir. En azından Türkiye’de sosyal bilimin doğru sayılabilecek rotası açısından Niyazi Berkes’in çoğu yönden öncü sayılabilecek bir yönü vardır. Türkiye’de genelde sosyal bilim ve özelde sosyoloji Türkiye'ye turist gibi bakar ya da daha insaflı biçimde söylenirse teğet geçerken Niyazi Berkes, düşüncesinin merkezine Türkiye’yi yerleştirmiş ve bunun kadar önemli olarak çalışmalarma tarih boyutunu katmıştır. Bizim sosyologlanmız daha henüz kahir ekseriyeti bakımından tarihin önemini yeni yeni fark etmeye başlamaktadır.
Şimdi ismini unuttuğum bir şairin, her ne Icadar doğru kardeşi de olsa Beşir Fuat hak-kındaki bîr mısrasını, Niyazi Berkes'e ve lxfnzerlerine dönüştürerek söylemek ve bunun işara eniği tarzda düşünmek sonuçla Türk sosyolojisinin ve giderek Türk düşüncesinin yapı laşlannı oluşturmak anlamında yararlı olacaktır: “Niyazi Berkes, yanlış kardeşim l'ienim."arı kovanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder